Peki Cannae motorunu klasik roketlerden ayıran unsur nedir? Klasik roket tasarımında yanan yakıtın sağladığı itme aracın ileri hareketini sağlar. İyon motorlarında bile egzozdan dışarı atılan parçacıklar vardır ve bunlar itme yaratır. Oysa Cannae motoru ileri hareket için hiçbir yakıta ve yakıttan doğacak itmeye ihtiyaç duymuyor! Bu motor basit olarak asimetrik bir kutu içinde ileri geri seken mikrodalga radyasyonu ile çalışıyor. NASA’nın ürettiği mini prototipler 30 ila 50 mikroNewton itme sağlayabiliyor. Çok daha büyük motorların uzay boşluğunda bir gemiyi rahatlıkla hızlandıracak kadar itme yaratması gayet mümkün.
Cannae motorundaki hareketi sağlayan mikrodalga radyasyonunu üretmek için ise tek ihtiyaç duyulan şey elektrik. Bu elektrik rahatlıkla güneş panellerinden ya da pasif ışınım nükleer reaktörlerden elde edilebilir. Bunun anlamı, uzun yolculuklara çıkacak gemilerin dev miktarlarda sıvı yakıt taşımaktan kurtulması demek oluyor. Uzay mekiği ebatlarında bir gemiyi Cannae motoruyla donatarak Güneş Sistemi içinde beş kuruş yakıt masrafı yapmadan seyahat etmek mümkün.
Üstelik Cannae motoru elektrik olduğu sürece itme sağlayabildiğinden, devamlı çalışarak uzun mesafede gemiyi herhangi bir roketin çıkamayacağı hızlara çıkarabilir. Bu durumda halen Mars’a yolculuk etmek 9 ay sürerken, Cannae motorlu bir gemiyle aynı mesafe 3 haftada alınabilir! Tabii Güneş Sistemi’nin geri kalan kısımları da erişilmez olmaktan çıkacaktır. Hatta diğer yıldız sistemlerine seyahat bile imkansız olmaktan çıkacaktır. Cannae motorlu bir geminin uzak sistemlere gitmek için imkansız miktarlarda yakıt taşıması gerekmeyecektir. Bu durumda en yakın yıldız sistemi olan Proxima Centauri’ye insansız bir keşif aracı göndermek sırf 30 yıl sürecek ve artık imkansız olmaktan çıkacaktır!
İşin güzel tarafı, Cannae motoru sırf NASA tarafından test edilmiş değil. Yakın zamanda benzer prensiplerle çalışan EmDrive adı verilen motor prototipleri hem Çinli, hem de Arjantinli uzmanlar tarafından başarıyla test edilmiş. Ancak testlerin devamlı olumlu sonuçlar vermesi, şüpheleri gidermeye yetmiyor. Çünkü bu motor prensibi gerçekte fiziğin en temel kanunlarından olan Momentumun Korunumu yasasını tamamen çiğniyor. Bazı biliminsanları bu motoru çalıştıran prensiplerin, bilinen en zayıf enerji düzeyi olan quantum vakumu ile etkileşimde bulunulmasına dayandığını düşünüyorlar. Ancak henüz elde bunu destekleyecek bir bulgu da mevcut değil. Sonuç olarak uzmanlar bu yeni motor üzerinde heyecanla çalışmaya devam ediyorlar. Eğer gerçekten işe yararsa, bize en azından kendi yıldız sistemimizin kapılarını açacak teknoloji bu olabilir.
kaynak:
http://www.technopat.net/2014/08/02/yakitsiz-calisan-motor-yapiliyor/
http://zelenyikot.livejournal.com/42909.html
http://www.wired.co.uk/news/archive/2014-07/31/nasa-validates-impossible-space-drive
http://theness.com/neurologicablog/index.php/nasa-tests-em-drive/